Ebu Sehl Numan Efendi’nin Hayatı

Ebu Sehl Numân Efendi

Ebu Sehl Numân bin Sâlih el-Eğinî, o dönemde Sivas eyaletine bugün Erzincanꞌın Kemaliye ilçesine bağlı Eğin kasabasında doğmuştur. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, 1726 yılında medrese tahsilini tamamlayarak İstanbulꞌa gelmiş olduğu bilgisinden hareketle doğum tarihinin 1700 yılı civarı olduğu düşünülmektedir. Numân Efendiꞌye kolaylığın babası anlamına gelen “Ebu Sehl” mahlasının verilmesi, onun pek çok zor işi, ince zekasıyla kolayca çözebilmiş olmasıyla ilişkilidir.

Numân Efendi, Koca Ağazâde Zülfikâr Ağaꞌnın torunu olup Fazıl Hasan Efendi ile Ayşe Hatunꞌun çocuğudur. Ayşe Hatun, Fazıl Ömer Efendiꞌnin kızıdır. Beş yaşında iken babasını kaybeden Numân Efendiꞌnin eğitimi ile annesi özellikle ilgilenmiştir. Onun önce sarf ve nahiv ilmini memleketi olan Eğinꞌde öğrenmesini temin etmiş olan Ayşe Hatun bundan sonra Numân Efendiꞌyi Divriği şehrine tahsil için göndermiştir. Burada mantık ilmi ve âdâb tahsîl eden Numân Efendi sonraki tahsil hayatını devam ettirmek için Diyarbakır vilâyetine geçmiştir. Diyarbakırꞌda medrese talebeleri içinde başarısı ile dikkat çekmiş ve burada yazdığı Keşfü’ş-Şübhe isimli bir eserle genç yaşında haklı bir şöhrete kavuşmuştur.

Numân Efendi, bu şöhretinden aldığı güvenle Diyarbakırꞌda bir görev talep etmek arzusu ile 1726 yılının sonlarında İstanbulꞌa gitmiş ve devrin şeyhülislamı Fazıl Abdullah Efendi ile görüşerek Diyarbakırꞌda bir görev istediğini ifade etmiştir. Şeyhülislam Abdullah Efendi ise Numân Efendiꞌnin genç yaşta sahip olduğu bilgi birikiminden etkilenmiş olacaktır ki, Numân Efendiꞌye Diyarbakırꞌa dönmek yerine ona mülâzemet teklif edip İstanbul müderrisliği vaat ederek kendisine Tebriz müftülüğü görevini vermiştir. Daha sonra Hekimoğlu Ali Paşaꞌnın, Revan seraskerliği görevinde iken yine Tebrizꞌe ikinci kez müftü olarak görevlendirilen Numân Efendi, ardından  Ali Paşaꞌnın çerağlığını yapmıştır. Ancak Ali Paşaꞌnın veziriazam olması ile Ali Paşaꞌnın kethüdası yüzünden Paşa ile Numân Efendiꞌnin arası bozulmuş ve Numân Efendi, İzmitꞌe sürgüne gönderilmiştir. Numân Efendi daha sonraları sırasıyla Kefe mutasarrıflığı, Belgrat sınır mollalığı, Tokat ve Kıbrısꞌta çeşitli vaziflerle Birgi kasabasında naiplik yapmıştır. Ardından 1747 yılında İranꞌa gönderilen elçilik heyeti içerisinde yer almış, Konyaꞌda naiplik, Diyarbakırꞌda molla yardımcılığı, Kütahyaꞌda naiplik yapmış ve en nihayetinde Kasım Paşa medresesine müderris olmuştur. Numân Efendiꞌnin müderrislik umudu ve vaadiyle İstanbulꞌda başlayan hayat serüveni Tebriz başta olmak üzere çeşitli yerlerde yaptığı müftülük, sınır mollalığı, ordu kadılığı ve naiplikler onu güçlü bir bürokrat ve usta bir diplomat yapmıştır. Numân Efendi görev yaptığı yerlerde başından geçen olaylarla birlikte Caferîlik, Hanefîlik, Mâturîlik, matematik ve geometri gibi konularda çeşitli eserler kaleme aldığı gibi kendi hayat hikayesini yazdığı otobiyagrafi tarzında bir eseri de mevcuttur. Bununla birlikte Numân Efendi, Belgrat sınır mollalığı görevinde iken bilimsel literatürde plançete olarak adlandırılan ve tapu kadastro ölçüm işlerinde kullanılan kendisinin “tabla” adını verdiği bir alet yaparak o dönemde Osmanlı Devletiꞌnin Avusturyalılar karşısında hak kaybına uğramasına engel olmuştur.

Numân Efendiꞌnin Manisa kadılığı esnasında gördüğü 1754 tarihli dava onun kayıtlardaki yaptığı son işidir. Bu nedenle ölüm tarihinin bu yıldan sonra olduğu düşünülmektedir. Sicil-i Osmanî isimli eserde Numân Efendiꞌnin ölüm tarihinin 1165 (M.1752) olduğu ve Üsküdarꞌda Tunus Bağıꞌna defnedildiği bilgisi yer almaktadır.